Eğitim İş Konya Şubesi

KADINA YÖNELİK ŞİDDETE SON!

Sendika Haberleri

KADINA YÖNELİK ŞİDDETE SON!

KADINA YÖNELİK ŞİDDETE SON! 

25 Kasım 1960, Dominik Cumhuriyeti’nde faşist Trujillo Hükümet’ine karşı ezilenlerin verdiği büyük mücadelede yer alan Mirabel kardeşlerin tecavüz edilerek öldürüldüğü gündür.
Birleşmiş Milletlerin 1999’daki kararı ile her yıl 25 Kasım tarihi “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Günü” olarak ilan edilmiştir.
Kadına yönelik şiddetle mücadele, Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslararası sözleşmeler ve Birleşmiş Milletler kararlarıyla da devletin öncelikli sorumluluklarından birisi olarak tanımlanmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası “kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığının tanımlandığı” 17. maddesi ile herkesin yaşam hakkını garanti altına almayı ve kimsenin “insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağını” taahhüt eder. Kadına yönelik şiddet bu anayasal hakkın ihlali anlamına gelmekte ve bu ihlalin önlenmesi için devlete önemli sorumluluklar düşmektedir.
Ancak Türkiye, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri konusunda OECD ülkeleri arasında ilk sırada gelmektedir. OECD ülkeleri ortalaması yüzde 21,6 iken, Türkiye’de bu oranın yüzde 38’dir.
Yirminci yüzyılın ilk yarısında dünyada kadınlara seçme ve seçilme özgürlüğünü anayasal düzlemde tanıyan Türkiye’nin, yirmi birinci yüzyılın ilk yarısında kadınların en fazla şiddete maruz kaldığı OECD ülkesi konumunda olması oldukça düşündürücü. “Hayatlarında en az bir kere eşi veya sevgilisinin fiziksel ve/veya cinsel şiddetine maruz kalan kadınların oranını” gösteren OECD verileri, Türkiye’de kadınların önemli bir kesiminin hayatlarında en az bir kere bu şiddet türüne maruz bırakıldıklarını ortaya koyuyor.
Kadın cinayetleri katliam boyutuna ulaşmışken, devlet kadınların can güvenliğini sağlamada yetersiz kalmaktadır. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında 66 kadın cinayetlere kurban gitmişken, aradan geçen 21 yılda katledilen kadın sayısı 8 binin üzerindedir. 
Sadece Ekim ayında 21 kadın cinayeti işlenmiş, 25 kadının ölümü basına "şüpheli” olarak yansımıştır. 
Erkek şiddetinin giderek artmasında, siyasi iktidarın din ve ahlak adına sıkça kullandığı cinsiyetçi, sözde muhafazakâr söylemlerle kadını değersizleştirmesi, namus ve ahlak anlayışını salt kadına indirgemesi ve İstanbul Sözleşmesi’nden feshedilmesi önemli etken olmuştur. Cinsiyetçi söylemler, ders kitaplarına kadar girmiştir.
Kadınları korumak bir yana, onları kendi iktidarı için tehdit olarak gören siyasi iktidar, kadınların her türlü şiddet ve ayrımcılıktan korunması, kadınlarla erkekler arasında eşitliğin yaygınlaştırılmasını hedefleyen İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiştir. Şiddete uğrayan kadınlar için başvuru ve sığınma evlerinin sayısının artırılması, ücretsiz danışmanlık, psikolojik ve tıbbi destek ve yasal yardımın yapılması, cinsiyet ayrımcı politikalar, yasalar ve uygulamaların kaldırılması gerekirken İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen iktidar, kadınların daha fazla şiddete maruz kalmasına ve katledilmesine ön ayak olmuştur.
Eğitim-İş olarak, kadın-erkek eşitliği mücadelemizden, İstanbul Sözleşmesi’nden, kadına şiddetin son bulacağı, birlikte yaşanılır ve daha eşit bir dünya kuruluncaya kadar vazgeçmeyeceğimizi belirtiyoruz.

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER

EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR! 23 NİSAN’DA ÇOCUKLARIMIZIN YAŞADIĞI SORUNLARA KALICI ÇÖZÜMLER ÜRETELİM

EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR! 23 NİSAN’DA ÇOCUKLARIMIZIN YAŞADIĞI SORUNLARA KALICI ÇÖZÜMLER ÜRETELİM

 “Bugün, bu toprakların insanlarının tebaa olmaktan ulus olmaya geçtiğinin tescillenmesinin, Türkiye

Cumhuriyeti’nin ilk Meclisinin kurulmasının 104. yılıdır. Bugün, dünyada çocuklara bayram adamış tek

ulus olmanın kıvancını yaşamanın günüdür. Atatürk ün, Türkiye Büyük Millet Meclisi nin açıldığı gün

olan 23 Nisan, bayram olarak armağan ettiği çocuklarımızın korunması konusunda da siyasi iktidar

üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemektedir. Çocuklarımız çağdaş, bilimsel, laik, kamusal

eğitim alamamaktadır. Çocuk işçi sayısı, her geçen gün artmakta, hatta meslek okulları, MESEM’ler,

kayıt dışı istihdama göz yumma politikaları vesilesiyle çocuk işçilik sıradanlaştırılmaktadır.

Çocuklarımız, barınmadan sağlığa kadar birçok temel hakkına erişmekten uzaktır. Okul çağında

olmasına rağmen, sokaklarda, tarlada, fabrikada çalıştırılan, şiddetin, istismarın, zorla ve erken yaşta

evliliklerin kurbanları olan milyonlarca çocuk bulunmaktadır. Resmi istatistik kurumu TÜİK’ in

verilerine göre 2022’de 720 bin kız çocuğunun okuldan ayrıldığı görülmektedir. Yine TÜİK verilerine

göre, 2022 yılında 16-17 yaş grubunda evlenen kız çocuklarının sayısı 23 bin 906 dır. Çalışma

hayatında 2 milyona yakın çocuk işçi bulunmakta ve çocuk işçilerin yaklaşık yüzde 80’i kayıt dışı

çalıştırılmaktadır. 2013-2023 yılları döneminde en az 671 çocuk iş cinayetinde yaşamını yitirmiştir.

Okullaşma oranlarındaki yetersizlik çözülememiş bir sorun olarak ortada durmaktadır. İstatistiklere

göre, ilkokul ve ortaokulda okullaşma oranlarında çok ciddi bir düşüş yaşanmıştır. 2013-2014 eğitim

öğretim yılında okullaşma oranı ilkokullarda yüzde 99.57 iken, 2022-2023 eğitim öğretim yılında bu

oran yüzde 93,85’e düşmüştür. 2023-2024 eğitim öğretim yılında yüzde 99.61 olarak gerçekleşen kız

çocuklarının okullaşma oranı ise yüzde 93,82’ye gerilemiştir. Bu rakamlar, çocukların eğitim

hakkından mahrum bırakıldığını ortaya koymaktadır”

Vatanı korumak çocukları korumakla başlar

“Devlet,çocukların her türlü ihmal ve istismardan korunarak sağlıklı gelişimini temin etmekle sorumludur.

Ülkeyi yönetenler, çocukların korunmasına ilişkin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemektedir.

Atatürk’ün, ‘Vatanı korumak çocukları korumakla başlar’ sözleri ışığında, tüm çocuklarımızın eğitim

ve sağlık hakkından eşit koşullarda yararlandığı, her türlü istismar ve baskıdan uzak gelişimlerini

sağlayabildikleri bir ülke hepimizin ortak özlemi olmalıdır. Bu duygular ve düşüncelerle yaşanan

olumsuzluklara rağmen, aydınlık geleceğimizin güneşi ve güvencesi çocuklarımız başta olmak üzere,

tüm ulusumuzun 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyoruz”

ŞUBE YÖNETİM KURULU

DEVAMI

KÖY ENSTİTÜLERİNİN 84. KURULUŞ YILDÖNÜMÜNÜ KUTLUYORUZ

KÖY ENSTİTÜLERİNİN 84. KURULUŞ YILDÖNÜMÜNÜ KUTLUYORUZ
Bugün, Cumhuriyet'in aydınlanma devrimlerinin en önemli hamlelerinden biri olan Köy Enstitüleri'nin kuruluşunun 84. yıldönümü.
Azınlık okulları yanında, cins ayrımcılığına dayanan medrese-mektep ikilemi üzerine kurulan Osmanlı eğitim sistemi öğrenim birliği (Tevhidi Tedrisat) ile yıkılırken; üreten, ürettikçe kendi varlığını algılayan, yaparak yaşayarak öğrenme teknikleri üzerinden ve kendine bilimsel dayanaklar oluşturan Cumhuriyet Eğitim sistemi ortaya çıkmıştır. Bu yeni sistem en güzel meyvelerini de Köy Enstitüleri ile vermiştir.
17 Nisan 1940 yılında, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un önderliğinde kurulan Köy Enstitüleri, dünyada eşi benzeri olmayan, Türkiye’nin dünya eğitim tarihine kazandırdığı en özgün eğitim projelerinden biri olarak döneme damgasını vurmuştur.
Bu proje ile birlikte eğitim ve kültür alanında gerçekleştirilen yenilikler, yüzyıllardır kul zihniyetiyle yetiştirilmiş olan halkın özgürleştirilmesi temeline dayandırılmıştır. Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullarda Köy Enstitüleri muhteşem bir proje olarak uygulamaya alınmış, Hasan Ali Yücel’in çağdaş bakanlık anlayışı, İ.Hakkı Tonguç’un ilerici, toplumcu anlayışıyla, Hasanoğlan’da yakılan ateş, Cılavuz, Beşikdüzü, Çifteler, Düziçi gibi Köy Enstitülerinde yıldız gibi çoğalarak ve parlayarak bütün ülkeyi aydınlatmaya başlamıştır.
Köy Enstitülerinde çocuklara bilgi vermek yerine bilgiye nasıl ulaşabilecekleri ve ulaştıkları bilgileri nasıl kullanacakları öğretilmiştir. ”İş içinde, iş aracılığıyla, iş amaçlı eğitim” eğitim sürecinin içinde yer almıştır. 
Enstitüler sayesinde iyi eğitimden geçmiş köy çocukları, köylerine dönmüş ve bilgiyi anlaşılır şekilde dokunduğu her yurttaşa yaymışlardır. Enstitünün mezunları, köy köy gezmekten imtina etmemiş, köylü-çiftçi ile aydınlar el ele vererek bilgiyi yayar, büyütür hale gelmiştir.  
Türkiye’de yazın ve düşün yaşamına yön veren aydınlarımızın çoğu Köy Enstitüleri veya onların devamı olan öğretmen okullarından mezun olmuşlardır. 
Ancak bu yüksek dinamizm ve Cumhuriyetçi kadronun kazandırdığı ivme gerici ve tutucu egemen güçlerden tepkiler almaya başlamıştı.
Ülkenin toplumsallaşma sürecini kolaylaştırmak için gerçekleştirilen Köy Enstitüleri girişimi, kazandığı onca olumlu sonuca karşın dinsel değerlerin çöküşüne neden olduğu gerekçesiyle tamamlanamadı. Köy Enstitüleri kapatılarak Anadolu’nun en önemli aydınlanma projesi ortadan kaldırıldı.
Bugün Köy Enstitüsü ruhunu yeniden yakalamak ancak çağdaş, üretken, demokratik, bilimsel ve laik eğitim yöntemini, eğitim sistemimizin her aşamasına uygulayarak; eleştiren, sorgulayan çağdaş bireyler yetiştirmekle olur. Üretken ve yaratıcılığın desteklendiği eğitim anlayışı bugün yaşadığımız eğitim sorunlarının da çözümü olarak görülmelidir. İşte o zaman Atatürk’ün ve cumhuriyetin öğretmenlerden istediği ‘Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür’ nesilleri yetiştirebiliriz.
O gün Köy Enstitülerini kapatmak ne kadar vahim bir hata ise bugün eğitim sistemimizi yeniden çok kutuplu hale getirecek uygulamalar ve yasal düzenlemeler de o kadar büyük hatadır.
Eğitim-İş olarak amacımız; Köy Enstitülerinin felsefesi, heyecan ve ruhunu okullarımızda yaşatmak, tüm yurtta cumhuriyetin, aydınlanmanın ateşini yeniden yakmak, ülkemizin geleceğine umut ve ışık olabilmektir.
           ŞUBE YÖNETİM KURULU

DEVAMI

Başkanımız

Etkinlik Takvimi

Foto Galeri

  • 10 KASIM 2023
  • CUMHURİYET BALOMUZ YOĞUN KATILIMLA GERÇEKLEŞTİ

Videolar

  • 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ FİLMİ
  • Eğitim İş 10. Yıl Filmi
  • KURULUŞUMUZUN 9. YILINI KUTLUYORUZ
  • Eğitim-İş Sinevizyon Şubat – 2013