Eğitim İş Konya Şubesi

ARTIK YETER! CAN KORKUSUYLA ÇALIŞMAK İSTEMİYORUZ! CAN GÜVENLİĞİMİZ SAĞLANSIN, GEREKLİ TEDBİRLER ALINSIN!

Sendika Haberleri

ARTIK YETER! CAN KORKUSUYLA ÇALIŞMAK İSTEMİYORUZ!  CAN GÜVENLİĞİMİZ SAĞLANSIN, GEREKLİ TEDBİRLER ALINSIN!

EĞİTİM-İŞ:

Millî Eğitim Bakanlığı ve siyasi iktidarın eğitim emekçilerine yönelik söylem ve yaklaşımları ile Öğretmenlik Meslek Kanunu üzerinden emeğimizin değersizleştirildiği, mesleğimizin itibarsızlaştırdığı koşullarda, savaşlarda bile hedef alınmayan eğitim emekçileri okullarda şiddetin hedefi olmaya devam etmektedir.

 

Önceki gün ömrünün büyük bölümünü eğitime ve öğrencilerine adamış olan bir meslektaşımızı hayattan ve öğrencilerinden koparan ne basit bir öfke krizi ne failin öğrenci oluşu ne de failin uyruğu ile ilgilidir. 

 

Bugüne kadar eğitimden sorumlu olanların yaptıkları açıklamalarda eğitimde yaşanan olumsuzlukların sorumlusu olarak öğretmenleri göstermesi, CİMER uygulamasının bizlere karşı bir sopaya dönüştürülmesi, MEB’in eğitimde yaşanan sorunlara çözüm üretmek yerine öğretmenleri ve idarecileri veli/öğrenci karşısında tek muhatap olarak bırakması, bugün yaşananlara zemin oluşturmuştur. 

 

SUSMA! HAYKIR! ŞİDDETE HAYIR! / SUSMA! SUSTUKÇA SIRA SANA GELECEK!

 

AES:

Bu ülkede okulda öğretmen öldürüldü! Söz bitti! Şiddetin, cinayetin tek bir faili olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. 

 

Cinayetin arkasındaki zihniyet, bizleri ötekileştiren, her fırsatta tehdit ederek hedef haline getiren, mesleğimizin itibarını ayaklar altına alanlardır. "Bir toplumun uygarlık düzeyi, öğretmene verdiği değerle ölçülür." 

 

Öğretmenler, toplumun temel taşlarını döşeyen, gelecek nesilleri yetiştiren ve aydınlık bir geleceğe rehberlik eden mimarlardır. Öğretmene yapılan her saldırı, tüm topluma ve ülkenin geleceğine yapılmış bir saldırıdır. Unutmayalım ki, eğitimsiz bir toplum, karanlığa mahkumdur. 

 

ŞİDDETE CEZA, ÖĞRETMENE GÜVENCE!  / KADER DEĞİL, BU BİR CİNAYET!

 

EĞİTİM-SEN:

Buradan Milli Eğitim Bakanı’na soruyoruz; 

  • Okulda şiddeti önlemek için daha kaç eğitim emekçisinin can vermesi gerekiyor?

 

  • İktidarın ve MEB’in plansızlığı nedeniyle okullarımız güvenlik açısından ciddi risk altındadır.  Okullarımızdaki güvenlik açığının faturasını canımızla mı ödeyeceğiz?  

 

Buradan bir kez daha altını çiziyoruz. Her suç gibi bu suçun da azmettiricileri olduğunu biliyor ve onları çok iyi tanıyoruz.

 

-Daha önce defalarca yaşadığımız cinayetler gibi bu son bu cinayetin de azmettiricileri;  öğretmenler çalışmıyor gibi yanlış bir algıyı toplumda yaymaya çalışanlardır. 

 

- Bizleri bugün okullarımızda açık hedef haline getirenler;  liyakatsiz şekilde atandıkları koltukları bir hükümdarlık alanı gibi kullananlar, her fırsatta bizleri aşağılamaya çalışan mülki amirlerdir. Öğretmenliğin aynı zamanda bir uzmanlık mesleği olduğunu görmezden gelenlerdir. Okullarda şiddeti körükleyenler; eğitime dair eleştiri ve önerilerimize yıllardır kulak tıkamakta ısrar edenlerdir.

 

- Bizleri hedef haline getirenler; her fırsatta emeğimizi küçümseyenler, mesleğimizi itibarsızlaştıranlardır. 

SUSMA! HAYKIR! ŞİDDETE HAYIR!  /   SORUNLARIN SEBEBİ, EĞİTİM SİSTEMİ!

 

HES:

Bugün eğitim emekçilerinin canlarından endişe ederek okula gidiyor olması işte bunların eseridir. Bunun için atılması gereken ilk adım bu zihniyetin kökten değişmesidir.

 

  • Okullardaki şiddetin arkasındaki nedenler ortaya çıkarılmalı,  eğitim emekçilerinin can güvenliği sağlanmalıdır.

 

  • Okulda şiddetin son bulması için MEB’i acilen harekete geçmeye ve önlem almaya çağırıyoruz.

 

  • Okullarda yaşanan şiddet olaylarındaki korkutucu tırmanışı engellemek için bir an önce eğitimde şiddet yasası çıkarılmalıdır. 

 

  • Eğitim kurumlarının tümünde, şiddetle mücadele etmek için alınması gereken somut önlemleri, ne yapılacağını ve nasıl önleneceğini gösteren bir eylem planı hazırlanmalıdır.

 

  • Failler toplumun vicdanını rahatlatacak ve yeni olaylar açısından caydırıcı olacak şekilde cezalandırılmalıdır. 

 

  • Özel ya da devlet okulu fark etmeksizin, derhal tüm okulların güvenliği sağlanmalıdır. 

 

  • Ahlak bekçiliğine soyunan RTÜK’ün toplumsal şiddeti başlıca gündemi haline getirip, mafya ve suç temalı TV yapımlarını denetlemesi sağlanmalıdır.

 

  • İçine bin bir tane gereksiz ve hatta zararlı içeriklerle doldurulan müfredat yerine şiddetin çağdışı ve yanlış olduğunu öğreten, toplumsal yaşam dersleri içeren öğretim programları hazırlanmalıdır. 

 

Kendimizin ve öğrencilerimizin canından endişe ederek okula gitmek istemiyor, can güvenliğimizin olmadığı bir eğitim sistemini kabul etmiyoruz!

 

ARTIK YETER! CAN KORKUSUYLA ÇALIŞMAK İSTEMİYORUZ!

 

 

GÜVENLİ EĞİTİM, GÜVENLİ GELECEK!

SUSMA! HAYKIR! ŞİDDETE HAYIR!

SORUNLARIN SEBEBİ, EĞİTİM SİSTEMİ!

ŞİDDETE CEZA, ÖĞRETMENE GÜVENCE!

İTİBARSIZ, GÜVENCESİZ ÖMK'YA HAYIR!

 

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER

SEFALET ZAMMI DEĞİL, EMEĞİMİZİN KARŞILIĞINI İSTİYORUZ.

SEFALETE TESLİM OLMAYACAĞIZ                   EMEKÇİYİZ, HAKLIYIZ, KAZANACAĞIZ      

        KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER YE HİÇ BİRİMİZ            

BAS

Değerli kamu emekçileri, işçiler, emekliler ve kıymetli basın emekçileri!

Bugün, emeğimizin değersizleştirilmesine, yaşam şartlarımızın ağırlaştırılmasına, yoksullaştırılmamıza ve insanca yaşam hakkımızın hiçe sayılmasına karşı ülkemizin her köşesinde alanlardayız.

Artık Yeter! Emekçisi, emeklisi bilcümle GEÇİNEMİYORUZ!

 

 2025 yılını yüzde 30’luk asgari ücret zammının yanı sıra, kamu emekçileri ve memur emeklilerine yapılan yüzde 11,54; işçiler ve işçi emeklilerine reva görülen yüzde 15,75’lik sefalet zamları ile karşıladık. 1 Ocak’tan itibaren vergi ve harçlara yüzde 44 zam yapıldı. 2025 bütçesine göre attığımız her adımda ödediğimiz KDV’de geçtiğimiz yıla göre yüzde 81, ÖTV’de ise yüzde 51 artış olacak. Hükümetin kendi alacaklarına yaptığı zam oranları ortadayken, kamu emekçilerine ve emeklilere reva görülen maaş artış oranının sadece yüzde 11,54 olması utanç verici bir durumdur. Kamu emekçilerinin maaşlarına %11,54 gibi trajikomik bir zam uygulamak, alın terimize ve emeğimize yapılmış büyük bir hakarettir. Üstelik bu hakaret yalnızca kamu emekçilerini değil, toplumun geniş kesimlerini de derinden yaralamaktadır. Ekonomik krizle her gün biraz daha ağırlaşan hayat koşulları, temel ihtiyaçlarımızı bile karşılayamayacak duruma gelmemize yol açmıştır. Açlık sınırında yaşamaya zorlanan milyonlar olarak, bu düzenin sürdürülemez olduğunu haykırıyoruz!

Artık zamlar, sıradan bir haber olmaktan çıkıp emekçilerin günlük yaşamını alt üst eden bir gerçekliğe dönüşmüştür. Market raflarından temel ihtiyaçlara, faturaların her kaleminden ulaşım ücretlerine kadar fiyatlardaki artışlar, emekçilerin cebine her gün biraz daha yük bindiriyor. Kamu emekçileri, maaşlarını hangi ihtiyaçlarına yetiştireceklerini şaşırırken, art arda gelen zamlarla mücadele etmek neredeyse imkânsız hale geldi.

BİRLEŞİK KAMU-İŞ

Ülkemizde kira artışları, artık vatandaşların barınma hakkını elinden alacak boyutlara ulaşmıştır. Ortalama konut kira bedeli asgari ücret düzeyine ulaşmış, kamu emekçileri kirasını ödeyebilmek için adeta öğrenciler gibi ortak ev tutmaya mecbur bırakılmıştır.

Cumhurbaşkanı'nın "fahiş fiyatlı ürünleri boykot edin" çağrısı, siyasi iktidarın halktan ne kadar kopuk olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Emekçi ve emeklilere yapılan bu boykot çağrısı, bir avuç ayrıcalıklı azınlığın sokaktan, çarşıdan ve halkın gerçeklerinden tamamen uzaklaştığını açıkça göstermektedir.

Sayın Erdoğan’a soruyoruz: Elimizde bir simit, bir bardak çayla daha neyi boykot edelim? Elektrik faturasını mı? Çocukların eğitim masraflarını mı? Market reyonlarını mı? Ulaşımı mı?

Halkın yaşam mücadelesini görmezden gelen bu çağrılarla, adeta dalga geçercesine yapılan açıklamaları kabul etmiyor ve yaşam koşullarımızı iyileştirmek için sorumluluk almayanları silkelenip kendine gelmeye davet ediyoruz!

Bu çelişkiyi asla kabul etmiyoruz!

Halkın alın teriyle oluşturulan kamu kaynaklarının, halkın refahı yerine rant projelerine ve yandaş şirketlerin kasalarına akıtılması, vicdanları yaralayan bir haksızlıktır. Yandaş şirketlerin, kamu kaynaklarını talan edercesine sahiplenmesi ve üstüne üstlük vergi indirimi gibi ayrıcalıklar bekleyen bir yüzsüzlüğe bürünmesi artık sabır sınırlarını aşmıştır. Halk, yokluk içinde yaşam mücadelesi verirken, kaynakların bir avuç yandaşa peşkeş çekilmesine göz yummayacak ve bu talan düzeninin değişmesi için mücadeleye devam edeceğiz.

HÜR-SEN

Kamu emekçileri, bu ülkenin eğitimini, sağlığını, yerel yönetimlerini, altyapısını ve sosyal hizmetlerini omuzlarında taşıyanlardır. Ancak, yıllardır emeğimizin karşılığını alamıyor, her geçen gün daha fazla yoksullaşıyoruz. Enflasyon, hayat pahalılığı ve düşük zam politikalarına karşı sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Vergide adaletin sağlandığı, ek ödemelerin emekliliğe yansıtıldığı, insanca bir yaşam sürebildiğimiz ve grevli toplu sözleşme hakkımızın tanındığı bir Türkiye için mücadelemizi sürdüreceğiz.

Biliyoruz ki, gerçek demokrasinin tesisi, insan hakları ve özgürlüklerin istisnasız güvence altına alınması ve toplumsal barışın inşası, mutlak olarak sofralarımızın büyümesine ve refahımızın artmasına yol açacaktır.

Artık tükendik!

Hakkımız olanı talep etmek için buradayız:

✓ Tüm emekçiler için insanca yaşanabilir bir ücret ve adil bir gelir dağılımı İSTİYORUZ!

✓ Eşit işe ; eşit ücret talep ediyoruz.

✓ Bu sefalet zam aldatmacasına karşı, en düşük memur maaşının acilen yoksulluk sınırının üzerine yani 79.000 TL’ye çıkartılmasını talep ediyoruz.

✓ Başta metropoller olmak üzere barınma ihtiyacımızı imkansız hale getiren kira fiyatlarına karşı, güncel verilere denk düşen kira yardımı talep ediyoruz

✓ Asgari ücretin, insan onuruna yaraşır bir ücret düzeyine çıkartılmasını talep ediyoruz.

✓ İşyerlerinde ücretsiz kreş açılmasını talep ediyoruz.

KESK

✓ Kamuda mülakat değil, liyakat, yani kadrolu güvenceli istihdam talep ediyoruz.

✓ Seyyanen zamların, ek ödemelerin emekliliğe yansıtılmasını, insanca yaşayabileceğimiz bir emeklilik talep ediyoruz.

✓ Kamu kaynaklarının “müşteri garantili” projeler için değil, halk için kullanılmışını talep ediyoruz.

✓ Vergide adalet, az kazanandan az, çok kazanandan çok, yani adil bir vergi sistemi ve 1. Vergi diliminin %10’a düşürülmesi ve sabitlenmesini istiyoruz.

 

✓ Bizleri toplu sözleşme masası adı altında, siyasal iktidarın iki dudağı arasına bırakan ve tüm yetki ve kararın hükümete terk edildiği sahte sendika yasasına karşı, gerçek grevli bir toplu sözleşme düzenlemesi İSTİYORUZ!

DEĞERLİ KAMU VE BASIN EMEKÇİLERİ!

Artık sessiz kalma zamanı değildir.

Bugün üretimden gelen gücümüzü kullanarak, 1 (bir) günlük iş bırakma eylemini gerçekleştiriyoruz. Bu, yalnızca kamu emekçilerinin değil, toplumun her kesiminin mücadelesidir. Bu mücadele, insanca bir yaşam, adil bir gelir dağılımı ve halkın refahını önceleyen bir düzen içindir.

Bizler emeğimizin ve onurumuzun hiçe sayılmasına asla izin vermeyeceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz!

Hep birlikte sesimizi yükseltelim!

BU BURADA BİTMEYECEKTİR, taleplerimizin dikkate alınmaması durumunda tüm emekçiler ile genel grevin örgütlenme sürecinde etkili olacağımızı kamuoyuna buradan ilan ediyoruz.

İŞYERLERİMİZDEN ve ALANLARDAN uyarıyoruz! Emeğimiz için, geleceğimiz için, adalet için mücadeleye devam ediyor ve hükümeti bu yanlıştan acilen dönmeye davet ediyoruz.

 

      İNSANCA YAŞAMAK İSTİYORUZ       YAŞASIN SINIF DAYANIŞMASI

   EMEKÇİYİZ HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ    SERMAYEYE DEĞİL EMEKÇİYE BÜTÇE

ZAFER DİRENEN EMEKÇİNİN OLACAK

DEVAMI

10 OCAK ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ’NDE MESLEK ONURU İÇİN DİRENEN TÜM BASIN EMEKÇİLERİNE SELAM OLSUN

10 OCAK ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ’NDE MESLEK ONURU İÇİN DİRENEN TÜM BASIN EMEKÇİLERİNE SELAM OLSUN

10 Ocak 1961’de gazetecilere ekonomik ve sosyal haklar sağlayan 212 Sayılı Yasa'nın kabulü, bu günü "Çalışan Gazeteciler Günü" olarak tarihe yazmıştır. Ancak bugün, gazetecilik mesleği bir bayramdan ziyade ağır bir mücadelenin sembolüdür.
Aradan geçen 64 yılda, gazetecilerin halkın haber alma hakkını savunmak ve meslek onurunu korumak için edindikleri haklar teker teker budanmıştır. Mesleki yıpranma hakları ve iş güvenceleri ortadan kaldırılmış, sendikalaşmalarına türlü engeller konulmuş, işten çıkarmalar artmıştır. Artan ekonomik krizle birlikte düşük ücretler ve güvencesiz koşullar altında gazeteciler mesleklerini ayakta tutma çabası vermektedir.
Basın özgürlüğünün baskı altında olduğu Türkiye, 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında 158. sırada yer almıştır. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) raporuna göre, “Türkiye, gazeteci tutuklamaya devam ediyor; sistematik online sansür ve yargı kontrolüyle medyayı zayıflatmayı sürdürüyor.” Ülkemizin 2002 yılında 99. sırada yer aldığı bu sıralamadaki hızlı gerilemesi, basının üzerindeki baskının boyutunu gözler önüne sermektedir.
Bugün gazetecilik; sansür yasaları, artan işsizlik, siyasi güdümlü akreditasyon süreçleri, sansür ve otosansür kıskacı ile adeta işkence görmektedir. Gazeteciler, haber yapmak yerine soruşturma ve davalarla uğraşmak zorunda kalmakta; haber merkezlerinden adliye koridorlarına itilerek mesleklerini icra etmeye çalışmaktadır.
Televizyon kanalları siyasi baskılarla karartılmakta, gazete ve televizyonlar ilan ve reklam kesintileriyle ekonomik ablukaya alınmaktadır. Yolsuzluk ve usulsüzlük haberleri birer birer engellenirken, hukukun üstünlüğünün hiçe sayıldığı bir ortamda gazeteciler adalet arayışını sürdürmektedir.
Oysa Anayasa’nın 28. maddesi açıkça “Basın hürdür, sansür edilemez” demektedir. Ancak bu hüküm ve gazetecileri koruyan diğer yasal düzenlemeler ne yazık ki sadece kâğıt üzerinde kalmaktadır.
Tüm bu zorluklar altında, halkın gerçekleri öğrenme hakkını savunan gazeteciler için 10 Ocak artık bir bayram değil, direnişin ve mücadelenin günüdür.
Eğitim-İş olarak, halkın haber alma hakkını savunmak için emek veren tüm basın emekçilerini selamlıyoruz. Basının bilgi verme ve kamuoyu oluşturma görevlerini baskı ve sansür olmaksızın yerine getirebilmesi için:
•⁠  ⁠Gazetecilerin çalışma koşulları iyileştirilmeli,
•⁠  ⁠Sendikal örgütlenmelerinin önündeki tüm engeller kaldırılmalı,
•⁠  ⁠Mesleki onurları ve itibarları yeniden kazandırılmalıdır.
Gerçeklerin peşinden koşan, meslek onurunu savunan, zorluklar karşısında eğilmeyen tüm basın emekçilerine olan desteğimizi bir kez daha vurguluyor “Çalışan Gazeteciler Günü”nü kutluyoruz.

DEVAMI

Başkanımız

Etkinlik Takvimi

Foto Galeri

  • EĞİTİMDE ŞİDDETE HAYIR EYLEMİ-10 MAYIS 2024
  • 10 KASIM 2023
  • CUMHURİYET BALOMUZ YOĞUN KATILIMLA GERÇEKLEŞTİ

Videolar

  • 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ FİLMİ
  • Eğitim İş 10. Yıl Filmi
  • KURULUŞUMUZUN 9. YILINI KUTLUYORUZ
  • Eğitim-İş Sinevizyon Şubat – 2013