Eğitim İş Konya Şubesi

ÇANAKKALE ZAFERİ BİRLİK VE BERABERLİĞİMİZİN SEMBOLÜDÜR

Sendika Haberleri

ÇANAKKALE ZAFERİ BİRLİK VE BERABERLİĞİMİZİN SEMBOLÜDÜR

Birinci Dünya Savaşı'nın en kritik aşamalarından olan Çanakkale Savaşları siyasal ve askeri sonuçlarıyla dünyadaki güç dengelerini etkilemiş, tarihin akışını değiştirmiştir. Türk halkı, içinde bulunduğu olanaksızlıklara karşın, bağımsızlık tutkusu ve yurt sevgisiyle Çanakkale'de inanılması güç, dünya tarihine geçen bir zafer kazanmıştır.
Tek yürek olarak, ülkesini canını hiçe sayarak koruyan Türk halkı, Çanakkale'de dünyaya, bağımsızlığı ve yurdunun bir karış toprağı söz konusu olduğunda karşısında hiçbir gücün duramayacağı mesajını vermiştir.
18 Mart Deniz Zaferi askerlerimize büyük güç ve moral vermiş, direniş gücünü artırmıştır. Çanakkale'yi denizden geçemeyeceğini anlayan karşı güçler, karada da aynı yenilgiye uğramışlardır. Tarihe "Çanakkale geçilmez" diye yazılan bu başarı, Ulus olma bilincinin de tohumlarını atmıştır. 
Çanakkale cephesinde Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, liderliğini, cesaretini, yurt sevgisini ve askerî dehasını ortaya koymuş; ulusumuz, tarihe yön veren, yazgısını değiştiren Atatürk'ün önderliğinde canı pahasına giriştiği Kurtuluş Savaşı’nda emperyalist devletlere karşı dünyada ilk bağımsızlık mücadelesini vererek büyük bir zafere imza atmıştır. Emperyalizmin yenilebileceğini gösteren bu zafer tüm mazlum uluslara da örnek olmuştur.
Çanakkale sadece savaşın bir cephesi değil, insanlığın önemini dünyaya haykıran bir ibret yeridir. Bugün, Çanakkale'de ülkeleri için seve seve canlarını veren şehitlerimiz ve onlarla yan yana yatan binlerce yabancı asker, savaşların acı sonuçlarını, barışın önemi ve zorunluluğunu tüm insanlara anlatmaktadır.
Yüce Atatürk'ün, binlerce şehit verdiğimiz Çanakkale'de yaşamını yitiren yabancı askerleri de kendi evlatlarımız olarak bağrımıza bastığımızı belirten sözleri, evrensel barışın sloganı olacak kadar gönül yüceliğini yansıtmaktadır. 
Ancak son zamanlarda bu zaferin önemi göz ardı edilmekte, Mustafa Kemal’siz bir Çanakkale yaratılmak ve ulus bilincini aşılayan bu kahramanlık destanı önemsizleştirilmek istenmektedir. MEB’in müfredat değişikliği ile Kut’ül-Amare’yi “zafer” Çanakkale’yi ise bir “cephe” olarak ifade etmesi bunun göstergesidir.
Bilinsin ki Cumhuriyet'e ve Cumhuriyet değerlerine sahip çıkan eğitimciler olarak, müfredatta azaltılsa da çıkarılsa da Çanakkale ruhunu evlatlarımıza aşılamaya devam edeceğiz. 
Atatürk ilke ve devrimlerinin yol göstericiliğindeki değerlerimize, Cumhuriyetimize sahip çıkmak, Çanakkale'yi, ve Kurtuluş Savaşı'nı kazanan bilinci korumak, bu bilinci genç kuşaklara aktarmak sorumluluğumuzdur. 
İmkansız denileni başaran, vatan sevgisi ve inancıyla tüm zorluklara göğüs geren ulusumuzun destanı Çanakkale Deniz Zaferi’nin 109. yıldönümünde, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü ve şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyoruz.

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Konya Geneli İlkokul Öğrencileri Arası Resim Yarışması Sonuçlandı

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinlikleri kapsamında şubemiz tarafından düzenlenen Konya geneli ilkokul öğrencileri arası resim yarışması sonuçlandı. Yarışmaya gösterilen yoğun ilgiden dolayı tüm öğrenci, öğretmen ve velilerimize teşekkürlerimizi sunuyoruz. Jürimiz tarafından yapılan değerlendirme sonuçları şu şekildedir.

1. NEHİR MELİS EMEKLİ   - KARATAY KARAASLAN CUMHURİYET İLKOKULU

2. ÖMER YİĞİT YILDIRIM   - SELÇUKLU ŞERİFE AKKANAT İLKOKULU

3. KAĞAN YAYLAK             - MERAM YÖNTEM YAKA İLKOKULU

Katılım sağlayan tüm öğrencilere teşekkür ediyor, dereceye giren öğrencilerimizi tebrik ediyoruz.

Ödül töreni  26 Nisan 2025 Cumartesi günü saat 14.00'te sendika büromuzda yapılacaktır.

ŞİİR YARIŞMASI SONUÇLARI  24 NİSAN 2025 PERŞEMBE GÜNÜ DUYURULACAKTIR.

DEVAMI

23 NİSANLARI TEKRAR BAYRAM HALİNE GETİRMEK İÇİN ÇOCUKLARIMIZA VE GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKALIM

23 NİSANLARI TEKRAR BAYRAM HALİNE GETİRMEK İÇİN ÇOCUKLARIMIZA VE GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKALIM

Bugün, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, TBMM’nin açılışının 105. yılı; bu toprakların insanlarının tebaa olmaktan kurtularak yurttaş olmaya, birlikte yaşama iradesinde ortaklaşarak bir ulus olmaya geçtiğinin tescillendiği, çocuklara bayram olarak adanmış olan kutlu bir gün. Bayramımız kutlu olsun.

Ancak bugün ulusal egemenliğin içi boşaltılmış çocukların bugününden ve geleceğinden kaygılı bir toplum var edilmiştir.

Cumhuriyet değerlerinden her geçen gün daha fazla uzaklaşılırken, çocukların eğitiminden ve geleceğe hazırlanmasından sorumlu olan Milli Eğitim Bakanlığı üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemektedir.

Siyasi iktidar tarafından, itaat eden yönetilebilir bir toplum yaratmak için ideolojik bir aygıt olarak kullanılan eğitim, hiç olmadığı kadar niteliksiz hale getirilmiştir.

Siyasi iktidarın bilinçli bir tercihi olarak eğitim, MEB, Diyanet, tarikat, cemaat iş birliğinde fiili işgal altında kalmıştır. Laik, bilimsel, kamusal, çağdaş ve karma eğitim büyük bir saldırıya uğramaktadır. 

Eğitim bir ayrıcalık haline dönüşmüş, gericileştirilmiş, ticarileştirilmiş, eşitsizlik hiç olmadığı kadar artmıştır. 23 yılda iktidarın eğitim alanında sosyal devletin tüm varlığını çekmesi, Cumhuriyet’in kurucu felsefesine taban tabana zıt bir manzara yaratmıştır.

Devlet okulunda eğitim görmek bile ciddi bir masraf haline gelmiştir. Özel okulların oranı %1’den %20’ye çıkmış, devlet okulları fiziki ve donanım olarak yetersiz bırakılmış, tarikat ve cemaatler okullarda cirit atar hale gelmiş, zenginin ve yoksulun okulları ayrıştırılmış, eğitimde kast sistemi oluşturulmuş, karma eğitim tartışmaya açılmış, okullar okul olmaktan çıkarılıp adeta medreseye dönüştürülmüştür.

Türkiye’de öğrencilerin okuduğunu anlamada, matematik ve fen bilimi alanlarında OECD ülkeleri içinde son sıralarda yer almasını, merkezi sınavlarda yüzbinlerce öğrencinin sıfır çekmesini, okullarda çocukların aç ve susuz kalmasını, diplomalı işsizlerin artmasını dert edinmeyen iktidar, Diyanet’i alternatif bir eğitim bakanlığı halini getirmiş, tarikat ve cemaatlerin eğitim ortamlarına dahil etmiş, din derslerinin sayısını artırarak tüm çocukların laik bilimsel çağdaş eğitim hakkını yok etmiştir.

Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün “Vatanı korumak çocukları korumakla başlar” sözleri ışığında, tüm çocuklarımızın eğitim ve sağlık hakkından eşit koşullarda yararlanmasını, her türlü istismar ve baskıdan uzak gelişimlerini sağlayabilmeleri devletin birincil sorumluluğudur.

Ancak çocuklarımızın haklarını yok sayarak ideolojik hedefleri doğrultusunda tarikat ve cemaatlerle çocuklarımıza bu zulmü yapan siyasi iktidar, sermayeyle iş birliği içinde de başka bir zulmün taşlarını örmektedir.

Yoksulluk ve denetimsizlik sebebiyle çocuk işçi sayısı her geçen gün artmaktadır.

Devlet eliyle yasal bir kılıf oluşturularak MESEM’ler aracılığıyla binlerce çocuğun ucuz işgücü olarak sömürülmesine ve tehlikeli koşullarda çalıştırılmasına sebep olunmuştur. MESEM’lerde bugüne kadar 14 çocuk hayatını kaybetmiş, yüzlerce çocuk yaralanmıştır.

Okulda olması gereken çocukları sermayeye teslim eden Milli Eğitim Bakanlığı, adeta çocuk işçi bulma kurumuna dönüşmüştür. Çocuklara günde bir öğün yemek vermeyenler, çocukları ucuz iş gücü olarak kullanmakta, kamu kaynaklarını sermayeye aktarmaktadır.

Okul çağında olmasına rağmen bugün 1 milyon 584 bin öğrenci eğitim dışındadır. Sokaklarda, tarlada, fabrikada çalıştırılan, şiddetin, istismarın, zorla ve erken yaşta evliliklerin kurbanları olan milyonlarca çocuk bulunmaktadır.

TÜİK’in verilerine göre 2024 yılında 16-17 yaş grubunda bulunan 9354 kız çocuğu farklı yaş gruplarındaki erkekler ile evlendirilmiştir.

Yine TÜİK’in verilerine göre 2024’te, kayıtlı toplam çocuk işçi sayısı 1 milyon 474 bine ulaştı. Kayıt dışı çalıştırılan çocuklar da dikkate alındığında çocuk işçi sayısı 3.5 milyona yaklaştı.

Siyasi iktidarlar devletin sahibi değildir; seçildikleri dönem için Anayasaya, insanlığın evrensel değerlerine, hukuka göre hareket etme, ülkenin bugünü ve geleceği olan çocuklara karşı sorumlu davranma vazifeleri vardır.

Laik eğitimin ve laik toplumun çok daha önem kazandığı bu süreçte, öğretim birliğine son vererek, eğitimi gericiliğin ve piyasacılığın kıskacında can çekiştiren, medrese-mektep ikilemini günümüze taşımak isteyen anlayışa karşı çocuklarımıza, onların laik, bilimsel, demokratik, eşitlikçi ve parasız eğitim hakkına, Atatürk ilke ve devrimlerine, Cumhuriyetimizin kazanımlarına sahip çıkmak bugün çok daha büyük önem taşımaktadır.

23 Nisan, Çocuk bayramı olmanın yanı sıra kutsallaştırılmış, aile ve kişiye dayalı bir egemenlik anlayışından ulusal egemenliğe geçişin günüdür. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ve olmaya devam edecektir.

Ulusal egemenlik ilkesini güçlendirmedikçe geleceğimiz tehdit altındadır. Çünkü ulusal egemenlik, ulusal birlik ister, ulusal birlik, yurttaşlar arasında güven ve geleceğe dair birlikte yaşama arzusu, özgür iradeli bireyler, yurttaş olma bilinci ister.

Özgür iradeli bireyler, yurttaşlar, laik, çağdaş, bilimsel, demokratik, ulusal, kamusal ve parasız eğitimle yetişir.

Eğitim bir ülkenin geleceğidir. Eğitime ve çocuklarımıza hep birlikte sahip çıkacağız, sahip çıkmalıyız.

Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, aydınlık geleceğimizin güneşi ve güvencesi çocuklarımız başta olmak üzere, tüm ulusumuzun 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyoruz.

DEVAMI

Başkanımız

Etkinlik Takvimi

Foto Galeri

  • EĞİTİMDE ŞİDDETE HAYIR EYLEMİ-10 MAYIS 2024
  • 10 KASIM 2023
  • CUMHURİYET BALOMUZ YOĞUN KATILIMLA GERÇEKLEŞTİ

Videolar

  • 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ FİLMİ
  • Eğitim İş 10. Yıl Filmi
  • KURULUŞUMUZUN 9. YILINI KUTLUYORUZ
  • Eğitim-İş Sinevizyon Şubat – 2013