Eğitim İş Konya Şubesi

CUMHURİYETİMİZİN 100. YILINDA, 18. YAŞIMIZDA AİLEMİZ DE MÜCADELEMİZ DE BÜYÜYOR!

Sendika Haberleri

CUMHURİYETİMİZİN 100. YILINDA, 18. YAŞIMIZDA AİLEMİZ DE MÜCADELEMİZ DE BÜYÜYOR!

CUMHURİYETİMİZİN 100. YILINDA, 18. YAŞIMIZDA AİLEMİZ DE MÜCADELEMİZ DE BÜYÜYOR!

17 Ekim 2005'te aydınlık bir Türkiye kavgasına katkı sağlayacağı umuduyla can suyu verdiğimiz fidanımız Eğitim-İş, bugün eğitim emekçilerinin ve ülkede kalbi Atatürk ilke ve devrimlerinden, Cumhuriyet'ten, demokrasiden yana atan her kesiminin tepesinde koca bir çınara dönüştü.
İlkelerinden, duruşundan, kararlılığından bir an olsun taviz vermeyen sendikamız hem eğitim emekçilerinin umudu hem de toplumsal muhalefetin göz bebeği haline geldi. Mücadelesinin odağına laik, bilimsel, adil ve kamusal eğitimi koyan ve bu reçeteyi yılmadan savunan sendikamızın haklılığı, eğitimdeki eşitsizliğin arttığı, tarikatların eğitimi arka bahçe gibi kullandığı şu günlerde daha da anlaşılır oldu. Toplumdaki bu farkındalık eşiği sendikamızın özgül ağırlığını artırdı, sözümüzü büyüttü.
Bugün mutlu olduğumuz kadar gururluyuz. Çünkü;
Bugün iktidarda bulunan güçlerin, aydınlanma mücadelesinin mayasının karıldığı eğitim ve bilim işkolunda kendilerine engel olarak gördükleri tek emek örgütü Eğitim-İş’tir. Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ün eğitim neferleri olarak karşı devrimcilerde yarattığımız bu algı bizim varlık sebebimiz, gurur kaynağımızdır. Bu algı zorlu mücadelemizin meyvelerini almaya başladığına işaret eden kutlu bir gelişmedir.
Siyasi rejimimizi tamamen kontrol altına alan karanlığın, emeğimize ve düşünsel kaynaklarımıza saldırılarının doruğa çıktığı bir dönemde Eğitim-İş, 18. Yaşında, Cumhuriyetin 100. Yılında, 140 bini aşan üyesiyle mücadelesini büyütüyor.
Çünkü Eğitim-İş gücünü siyasetten değil, emeğin onurundan alır. Cumhuriyet ilkelerinin, demokrasinin, barışın uslanmaz savunucusudur ve bu dik duruşu nedeniyle özgül ağırlığı, şişirme üye sayılarıyla semiren yandaş sendikalardan kat kat fazladır.
“Söylemiyle etkin, eylemiyle cesur, temsiliyetiyle güçlü bir sendika” diye çıktığımız bu yolda, bu sözün hakkını vermeye; sadece eğitim emekçilerine değil, tüm emek cephesine ve toplumsal muhalefete umut olmaya devam edeceğiz. 
Yetkili sendika olduğumuzda, emeğin onuru nasıl savunulur, eğitim emekçisinin layık gördüğü bu yetki nasıl doğru biçimde kullanılır herkese göstereceğiz!
Gerçek ve tam bağımsız sendikacılık ilkesiyle hareket eden Eğitim-İş, gücünü ona güvenip omuz veren üyelerinden alıyor. Her zaman emeğin tarafında ve sömürenin karşısında olacağız!
Hem söylemimizle hem de eylemimizle cesur olmayı sürdüreceğiz!
Ülkemizi ilgilendiren her konuda demokrasiden, laiklikten, barıştan, insan haklarından, kadın ve çevre mücadelesinden, ilericilikten yana olmayı sürdüreceğiz!
Tüm eğitim emekçileri insani şartlarda çalışıp insanlık onuruna yaraşır ücretler almadıkça mücadelemizde bir an olsun durmayacağız!
Bu gurur tablosu için kuruluşundan bu yana sendikamıza emek veren herkese ve bize güven duyarak ailemize katılan, gücümüze güç katan yeni üyelerimize teşekkür ediyoruz. Kısa sürede elbirliğiyle yarattığımız bu başarıyı daha da büyük mutluluklara taşımak için birlikte mücadele edecek olmaktan dolayı onur duyuyoruz. İyi ki varsınız! İyi ki Eğitim-İş var.

               Bahattin ERTUĞRUL

       Konya Eğitim İş Şube Başkanı

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER

BAŞSAĞLIĞI

Sendikamızın kurucu üyelerinden, Konya Eğitim İş yönetiminde  çeşitli dönemlerde  de görev alan  öğretmenimiz  Metin Nizamoğlu vefat etmiştir. Merhuma rahmet ailesine, sevenlerine başsağlığı ve sabır dileriz. 
Eğitim-İş Konya Şube Yönetimi

DEVAMI

KADINA YÖNELİK ŞİDDETE SON!

KADINA YÖNELİK ŞİDDETE SON! 

25 Kasım 1960, Dominik Cumhuriyeti’nde faşist Trujillo Hükümet’ine karşı ezilenlerin verdiği büyük mücadelede yer alan Mirabel kardeşlerin tecavüz edilerek öldürüldüğü gündür.
Birleşmiş Milletlerin 1999’daki kararı ile her yıl 25 Kasım tarihi “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Günü” olarak ilan edilmiştir.
Kadına yönelik şiddetle mücadele, Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslararası sözleşmeler ve Birleşmiş Milletler kararlarıyla da devletin öncelikli sorumluluklarından birisi olarak tanımlanmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası “kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığının tanımlandığı” 17. maddesi ile herkesin yaşam hakkını garanti altına almayı ve kimsenin “insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağını” taahhüt eder. Kadına yönelik şiddet bu anayasal hakkın ihlali anlamına gelmekte ve bu ihlalin önlenmesi için devlete önemli sorumluluklar düşmektedir.
Ancak Türkiye, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri konusunda OECD ülkeleri arasında ilk sırada gelmektedir. OECD ülkeleri ortalaması yüzde 21,6 iken, Türkiye’de bu oranın yüzde 38’dir.
Yirminci yüzyılın ilk yarısında dünyada kadınlara seçme ve seçilme özgürlüğünü anayasal düzlemde tanıyan Türkiye’nin, yirmi birinci yüzyılın ilk yarısında kadınların en fazla şiddete maruz kaldığı OECD ülkesi konumunda olması oldukça düşündürücü. “Hayatlarında en az bir kere eşi veya sevgilisinin fiziksel ve/veya cinsel şiddetine maruz kalan kadınların oranını” gösteren OECD verileri, Türkiye’de kadınların önemli bir kesiminin hayatlarında en az bir kere bu şiddet türüne maruz bırakıldıklarını ortaya koyuyor.
Kadın cinayetleri katliam boyutuna ulaşmışken, devlet kadınların can güvenliğini sağlamada yetersiz kalmaktadır. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında 66 kadın cinayetlere kurban gitmişken, aradan geçen 21 yılda katledilen kadın sayısı 8 binin üzerindedir. 
Sadece Ekim ayında 21 kadın cinayeti işlenmiş, 25 kadının ölümü basına "şüpheli” olarak yansımıştır. 
Erkek şiddetinin giderek artmasında, siyasi iktidarın din ve ahlak adına sıkça kullandığı cinsiyetçi, sözde muhafazakâr söylemlerle kadını değersizleştirmesi, namus ve ahlak anlayışını salt kadına indirgemesi ve İstanbul Sözleşmesi’nden feshedilmesi önemli etken olmuştur. Cinsiyetçi söylemler, ders kitaplarına kadar girmiştir.
Kadınları korumak bir yana, onları kendi iktidarı için tehdit olarak gören siyasi iktidar, kadınların her türlü şiddet ve ayrımcılıktan korunması, kadınlarla erkekler arasında eşitliğin yaygınlaştırılmasını hedefleyen İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiştir. Şiddete uğrayan kadınlar için başvuru ve sığınma evlerinin sayısının artırılması, ücretsiz danışmanlık, psikolojik ve tıbbi destek ve yasal yardımın yapılması, cinsiyet ayrımcı politikalar, yasalar ve uygulamaların kaldırılması gerekirken İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen iktidar, kadınların daha fazla şiddete maruz kalmasına ve katledilmesine ön ayak olmuştur.
Eğitim-İş olarak, kadın-erkek eşitliği mücadelemizden, İstanbul Sözleşmesi’nden, kadına şiddetin son bulacağı, birlikte yaşanılır ve daha eşit bir dünya kuruluncaya kadar vazgeçmeyeceğimizi belirtiyoruz.

DEVAMI

Başkanımız

Etkinlik Takvimi

Foto Galeri

  • 10 KASIM 2023
  • CUMHURİYET BALOMUZ YOĞUN KATILIMLA GERÇEKLEŞTİ

Videolar

  • 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ FİLMİ
  • Eğitim İş 10. Yıl Filmi
  • KURULUŞUMUZUN 9. YILINI KUTLUYORUZ
  • Eğitim-İş Sinevizyon Şubat – 2013